
Bazen bir kelime bile söylemeden çok şey anlatabilirsiniz. Sessizlik, doğru yerde kullanıldığında bir sanat eserine dönüşür. Peki, bunu nasıl yaparsınız?
Bir tartışmada, sessizlik çoğu zaman bir zaferdir. Konuşmayı seçmediğiniz an, karşınızdaki kişinin söylediklerini değerlendirmek için bir fırsattır. Sessizlik, düşüncenizin derinliğini gösterir. Ama unutmayın, sessizlik bir kaçış değil, bir duruş olmalıdır.
Öğretmenin Sözü: Konuşmadan da iletişim kurabilirsiniz; yeter ki sessizliğiniz anlamlı olsun.
Sessizlik… Bazen en gürültülü kelimeden daha keskin, en uzun cümleden daha derindir. Çünkü susmak, çoğu zaman bir bilgelik işaretidir; her şeye cevap vermek gerekmediğini bilenlerin dilidir.
Bir kelime söylemeden haykırabilir insan. Bakışla, duruşla, hatta bir geri çekilişle… Ve o an, kelimelerin bıraktığı boşlukta hakikat yankılanır. Çünkü sessizlik, yerinde durduğu zaman bir kaçış değil, bir varoluş biçimidir.
Özellikle tartışmalarda… Karşı taraf bağırırken susmayı seçmek, sadece yüksek sesle konuşan birine değil, kendine de saygıdır. Sessizlik, saldırganlığa karşı yükseltilmiş görünmez bir kalkandır; içinde sabır, denge ve düşünce barındırır. Herkesin konuştuğu bir dünyada, susmayı bilmek devrimsel bir eylemdir.
Ama dikkat… Sessizlik, içi doluysa anlamlıdır. Bir duruş içeriyorsa; bir fikir, bir sükûnet, bir irade taşıyorsa… Aksi halde yalnızca uzaklaşmak olur, yitmek, kaçmak. Oysa biz kaçan değil, derinleşen bir sessizlikten söz ediyoruz.
Filozofun Notu: Gerçek sessizlik, insanın kendini duymaya başladığı ilk andır.