
Konuşmayı seviyorsunuz, değil mi? Peki, ya dinlemeyi? Gerçek bir iletişim ustası olmak istiyorsanız, dinlemeyi öğrenmelisiniz. Ama sadece kulak vermek yetmez, anlamak için dinlemek gerek.
Birisi sizinle konuşurken, onun söylediklerini kendi düşüncelerinizle değil, onun gözünden değerlendirin. Anlatmak istediklerini sadece duymayın; hissedin, kavrayın. Çünkü doğru bir dinleyici olduğunuzda, insanlar size daha fazlasını anlatmak ister. İşte o zaman gerçek sohbet başlar.
Unutmayın: Dinlemek bir cevap hazırlamak için yapılan bir şey değildir; anlamak için yapılır.
Dinlemek… Görünürde pasif bir eylem gibi durur ama aslında ruhun en derin çabasıdır. Zihnini susturmak, egonu geri çekmek, kendi sesinden vazgeçip bir başkasının iç dünyasına adım atmak demektir. Zordur, çünkü insan, çoğu zaman sadece karşılık vermek için duyar; hak vermek için değil, cevap yetiştirmek için bekler.
Oysa hakiki dinleyici, bir başka insanın düşüncesine kendi benliğini karıştırmadan yer açar. Anlatılan her kelimeyi sadece kulaklarıyla değil, kalbinin içiyle süzer. Bir mimik, bir titreme, bir duraksama bile onun dikkatinden kaçmaz. Çünkü o, söylenenin ötesini işitir.
Ve ne tuhaftır ki, en çok konuşulan değil, en iyi dinlenen yerlerde derin bağlar kurulur. İnsan, anlaşıldığını hissettiği anda açılır; anlatır, döker, güvenir. Çünkü anlaşılmak, sevilmek kadar temel bir ihtiyaçtır. Ve dinlemek, bu ihtiyaca sessizce “Buradayım” diyebilmektir.
Filozofun Notu: Dinlemek, başka birinin dünyasına yürümektir; sessizce, ayakkabılarını çıkarmayı unutmadan.